26 Kasım 2010 Cuma

Ders Çalışmam Gerekiyor. Sevgiler.

Bu akşamı canım ciğerim olmasalar da arkadaşlarımla geçirdim. Aslında evet tam anlamıyla arkadaşım olan insanlarla geçirdim. Zaten canım ciğerim olan arkadaşlarıma dostum diyorum; onlarda toplamda 2 kişi. Herneyse bu akşamı geçirdiğim insanlardan keyif alıyorum ama duygularımı allak bullak yapan insanlar. O gruptan her ayrılışımda kendimi kocaman bir labirentte yapayalnız kalmış gibi hissediyorum. Biraz bulanık kafam.

Şuanda sorumluluklarımdan kaçmak için yazdığımı farkettim ve buna son veriyorum. Ders Çalışmam Gerekiyor. Sevgiler.

25 Kasım 2010 Perşembe

Bunlar Hep Hikaye

Şu sisteme yenik düşmek olayı var ya hani; daha doğduğum anda yenik düşmüşüm ben. Daha doğrusu zamanında annemle babam -o nesil işte- yenik düştüğü için bende otomatikman 'yenik düşen neslin yetiştirdiği bir çocuk' olarak 'sisteme yenik düşmemek' eyleminin nasıl yapıldığını dahi bilmiyorum. Öyle ki; yetiştirilme sürecimde sistemin bir parçası olarak yeşerdiğimden, görevlerimi nasıl yerine getirceğimi net bir şekilde biliyorum. Birileri bir şey söylüyor ve ben yapıyorum. Bırak sisteme karşı çıkmayı aileme bile bir çok konuda karşı çıkmadım. Ailemi üzmeyen bir çocuk olmakla da ayrıca gurur duyarım(!) Onların laftan anlayan ne yapması gerektiğini bilen mükemmel evlatlarıyım. Sisteme karşı çıkmak olgusu da neymiş ben o sistem için büyütüldüm ve önümüzdeki 4-5 sene sonunda da görevlerimi yerine getirmeye başlayacağım. Süper.
Kurulu düzene hizmet için üretilen bir robot o düzenin vahşiliğini nasıl algılar? O düzen içinde her güzel şey, güzel; her kötü şey, kötü. Başkasını bilmeden, görmeden, daha farklı olabileceğini düşünebilir mi insan? Bilmiyorum, yaşadığım hayat o kadar enteresan ki. Benim hizmet ettiğim şeylerin yanında bana da hizmet edenler olduğu sürece keyfim yerinde olacak sanırım. Acımasız! Acımasız olan hayat değil, acımasız olan benim. Öyle gördüm ve bu gerçekten bir bahane değil, bu bir gerçek. Etrafımdaki herkes kadar acımasız, duyarsız, insan olmayan bir insanım. Bu halimden midem bulanıyor. 'Bu insan değil' dediğim, aşağıladığım insanların yanında kendimi nasıl da insan görüyorum. Hepimiz götü tavanlara kadar çıkmış mahluklarız, öyle ki baş aşağı yürüyoruz.

24 Kasım 2010 Çarşamba

İşte böyleee...

X:Bazen inanılmazz utangaç bazen de inanılmazz egolu biri nasıl olabiliosun? Bunu bana bi anlat nolur
P:Aslında egoluyum ama egolu olmaktan utanıyorum. İnsanlara ve bana itici gelen bişey, o yüzden ‘fazla iltifattan’ egomu tatmin ettiğim için utanıyorum. Bir de o iltifatları kendime hiç yakıştırmıyorum, o kişi ben değilmişim gibi.

Bunalmak Değil Bulanmak

Tam dört gündür içimde biriktiriyorum. O kadar doldum ki. Onu düşün, bunu düşün. Saçma sapan olayların içinde ilerliyorum. Üstelik hiç biri beni ilgilendirmiyor. Ama ben her zamanki gibi o sorun arayan beynimle kafama takıyorum. Korktuğum şey başıma geliyor sanırım. Hiç bir şeyden keyif alamaz oldum. Belki de depresyona giriyorumdur. BÖyle bir isyanlar... Bak normalde buraya yazarken rahatlarım, kafam dağılır ama şuanda bundan bile tatmin olmuyorum. Allahım!!! Dün bütün günümü kendime ayırdım. Öneceden planlamıştım, güzel bir kahvaltı sonra dizi sonra odamı toparlarım kolye yaparım keyifli geçiririm günümü diyordum. Bu dediklerimin hepsini yaptım. Sonuç; hiç. Yattım uyudum. Belki de diğer herşeyi olduğu gibi kendimi de programlıyorumdur. Bir çok şeye şartalndığım doğru ama artık sıkıldım. Şuanda bornozumlayım, banyodan yeni çıktım, saçlarım da ıslak. Geldim yazıyorum. Bunu programlamamıştım bak. Hoşuma gitti. Sadece kendimi rahat bırakmam gerekiyor. Son zamanlarda kapana kısılmış gibiyim anlayacağın. Yazarken düşünmezdim hiç, öyle akardı kelimeler. İlk defa duraksayarak yazıyorum. Bunları kimse okumasın ya. Cidden. Çok anlamsız değil mi?

Bir de şu flört olayları çok saçma gelmeye başladı.